Çağatayca
From Wikipedia, the free encyclopedia
Çağatayca, Çağatay Türkçesi veya Doğu Türkçesi, 15. yüzyılda Timurluların idaresi altında gelişen ve 15. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına dek Orta Asya'daki Müslüman Türk halkları tarafından ortak yazı dili olarak kullanılan dildir.[3]
Çağatayca | |
---|---|
Ana dili olanlar | Çağatay Hanlığı, Kırım Hanlığı,[1] Babürlüler ve tarihsel Orta Asya devletleri. |
Bölge | Orta ve Güney Asya |
Dil ailesi | Türk dilleri
|
Ardıl | |
Yazı sistemi | Çağatay alfabesi |
Dil kodları | |
ISO 639-2 | chg |
ISO 639-3 | chg |
Glottolog | chag1247 [2] |
Çağatay Han, Çingiz Han’ın Börte Hatun’dan doğan ikinci oğludur. Çingiz Han’ın 1227 yılında vefat etmesinden sonra Türk-Moğol Devleti’nin yönetimi dört oğlu arasında paylaştırılmıştır. Bu paylaşımdan Çağatay Han’a verilen pay, doğuda Uygur ülkesinden batıda Semerkant ve Buhara’ya kadar olan bölgelerdir. Çağatay Han, belirtilen coğrafyayı, Çingiz Han’ın vefatından sonra 1229 yılında toplanan kurultayda han seçilen kardeşi Ögedey adına yönetmiştir. Çağatay Hanlığı veya Çağatay Devleti olarak bilinen bağımsız siyasi yapı Çağatay Han’ın vefatından sonra meydana getirilmiştir.[4] Çağatay sözcüğü özellikle Duva Han’ın zamanında devletin resmi adı olarak kullanılmaya başlarken aynı zamanda Maveraünnehir’de yaşayan konar-göçer Türkleri tanımlamak için de kullanılmaya başlanmıştır. Bu adlandırma, Çağatay Hanlığı’nın ortadan kaldırılmasından sonra da varlığını sürdürmüştür. Timürlüler devri ve sonrasında hatta 19. yüzyıla dek Çağatay adının bazı konar-göçer topluluklar arasında kimlik mahiyeti taşıdığı görülmüştür.[5]
Çağatay teriminin bir edebî dili tanımlamak üzere kullanımını ilk kez Ali Şir Nevâyî’de görmekteyiz. Nevâyî, Mizanü’l Evzan’da “Çağatay lafzı” terimini kullanmıştır.[6] Bununla beraber Nevâyî döneminin edebî dilini tanımlarken daha çok “Türk tili, Türki til ve Türkçe” gibi terimleri tercih etmektedir. 15. ve 16. yüzyılda Doğu Türkçesiyle eser veren diğer müellifler de eser verdikleri edebî dili tanımlamak için “Türk tili, Türk elfāzı, Türki til, Türki lafzı, Türkçe til, Türki ve Türkçe” terimlerini kullanırken Çağatay terimini hemen hemen hiç kullanmamışlardır.[7][8] Avrupa’da Çağatayca teriminin yerleşmesine önayak olan Yahudi asıllı Macar türkolog A. Vámbéry olmuştur.[9] A. Vámbéry tarafından 1867 yılında yayımlanan Cagataische Sprachstudien adlı eserden sonra Avrupa’da Türk dili üzerine araştırma yapanlar arasında Çağatayca terimi rağbet görmeye başlamıştır. Bununla beraber 18. yüzyılın sonlarında yazılan ve Batılılar tarafından hazırlanan ilk Çağatay Türkçesi sözlüğü olan Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae adlı Doğu Türkçesi-Latince sözlük, Çağatayca teriminin Vámbéry'den önce de Batı'da kullanıldığını göstermektedir.[10] Macar Jozsef Thury, Alman Martin Hartmann ve başka türkologlar da Doğu Türkçesini ifade etmek için Çağatayca terimini kullanmışlardır.[11] Bununla beraber Dictionnaire turk-oriental adlı Doğu Türkçesi sözlüğü hazırlamış olan Pavet de Couteille ve yine Doğu Türkçesi sözlüğü hazırlayan Alman bilim insanı J. Th. Zenker, Doğu Türkçesi terimini kullanmayı tercih etmişlerdir. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılların başlarında Rus türkologlar ve öğrenimini Rusya’da gören yabancı türkologlar Çağatayca terimiyle Uygurca sonrası Orta Asya edebî eserlerine işaret etmişlerdir. Doğu Türkçesi terimini ise daha geniş anlamda kullanmışlardır. W. Radloff Doğu Türkçesini yaşayan Sibirya grubu lehçeleri için kullanmıştır.[12] II. Dünya Savaşı sonrasında E. E. Bertels, A. M. Şçerbak, V. V. Reşetov gibi Sovyet türkologları Çağatayca yerine “starouzbekskiy” yani Eski Özbekçe veya “drevneuzbekskiy” yani Kadim Özbekçe terimlerini kullanmaya başlamışlardır.[13] Çağatay Türkçesinin olgunlaşmasında Harezm Türkçesinin ve Altın Ordu Kıpçak Türkçesinin, dolayısı ile de Karahanlı Türkçesinin edebî geleneğinin tesiri vardır.[14] Çağatay Türkçesi, Yusuf Has Hacip tarafından işlenmiş edebî dilin yani Karahanlı Türkçesinin ve daha sonraki birkaç asır boyunca Orta Asya Türkleri için ortak yazı dili ve edebî dil olarak kullanılmış olan Harezm Türkçesinin mirası üzerinde şekillenmiştir.[15]